13 Ağustos 2020 Perşembe

MARS & PLÜTO (13 AĞUSTOS - 8 EKİM - 23 ARALIK)


Merhaba yeryüzü sakinleri, 

2020'nin devam eden sürecinde iki enerjinin yoğunluğuna şahit olacağız. Mars'ın gerilemesi ve sonra yeniden ileri harekete geçecek olması sebebiyle bu enerjiyi 3 kez deneyimleyeceğiz. 13 Ağustos, 8 Ekim ve 23 Aralık.

Bir yanımız; kendisi olmak, başarmak, hayatta kalmak için mücadele vermek, harekete geçmek, gemileri yakmak, çekip gitmek, ani kararlar vermek istiyor. İşte burası dürtülerimiz, ID kısmımız, Mars enerjimizdir. Diğer yandan Plüto tüm bunların dönüşüm olmadan mümkün olmayacağını, geri dönüş olmayacağını, yaptıklarımızın yıkımlara yol açabileceğini anlatmaya çalışıyor. Gücü, öne çıkmayı, tahtı isteyen bilinçaltı isteklerine takıntı yaparak, Plüto'nun karanlık enerjisi ile 'yaşamak için öldür' felsefesine yönelebilir. Plüto aynı zamanda yüzleşmedir. İçinizde neyi kapatmak için hangi karanlığınızı açığa çıkartıyorsunuz, dikkat edin.

Güçsüzlüğün güç ile, yalnızlık korkusunun takıntılarla, gelecek korkusunun kontrolcülükle kapatılamayacağını öğretecek bu süreçte yeryüzünde; iktidar oyunları, yıkıcı söylemler, manipülasyon, kıskançlık, zorbalık, işkence, tecavüz, cinayet, kriminal işler, işkenceler, yakıcı - yıkıcı olaylar, ayrılıklar, kopuşlar söz konusu olabilir. Toplumsal bazda ise bu; savaş, patlama, yanardağ uyanışları, yangın, askeri -polisiye olaylara, deprem, gasp ve hırsızlıklara sebep olabilir. Sağlık anlamında Mars - Plüto, Satürnün de etkisiyle; baş ağrıları, migren, yanıklar, ateş, göz sorunları, baş dönmeleri, cilt, diş, kemik sorunları, saç problemleri, beyinde oluşan rahatsızlıklarla ilgilidir. Pandemi de yaklaşırken belirtilerin bundan böyle daha çok kafa - beyin bölgesinden gelebileceğini söyleyebiliriz.

Mars hızını yavaşlatırken gölgesini büyütüyor. Lilith ve Eris ile kavuşumu ise içimizdeki özgürlükçü, isyankar, ayrıştırıcı yana dokunuyor. Toplumsal bazda Ekim ayından itibaren ciddi isyanlar, halkın baş kaldırışları, özgürlük için savaşmak, toplumun ayrıştırdığı - hor gördüğü kesimlerin ayaklanması, binaların yıkımı, toplulukların - örgütlerin ayrılması, ab gibi birliklerin çatırdaması gibi konuları deneyimleyebiliriz. 

Ölmek, yok olmak, yok etmek yerine bu büyük enerjiyi; küllerinden doğmak, acıyla güçlenmek, ayağa kalkma gücü olarak kullanabiliriz. Yaşamın bize öğretmek istediği açık; sen ailenin fikirleri, toplumun yetiştirme tarzı, çevrendekilerin kalıpları değilsin. Sen ödemen gereken faturalar, hastalıkların eve kapattığı birey, 5g söylentileri, felaketlerin yarattığı korku değilsin. Yapamadıklarını, korkularını, engelleri, kaygıları düşündükçe ve dile getirdikçe onları büyüteceksin. Evet, tek başına evreni değiştiremezsin ama kendi evrenini değiştirebilirsin. Her şey uyanışına hizmet ediyor.

Bir başkası için benliğinize zarar vermek, uyumlanmak yerine saygı duyup fikrimizi söylemek veya olan herhangi bir şeyi egomuza tehdit gibi algılamamak bu dönemde enerjimizi koruyacaktır. Hafif yemek, çok su içmek, toprakla buluşmak, kan vermek, canlıları beslemek, enerjimizi iyileştiren renkler giymek bizlere yardımcı olacaktır.

Bir anlık dürtü, bir seçim, bir düşünce kaderimiz olur. Birlik, cesaret, sevgi ve yapıcı güç her şey bitip sular durulduğunda ayakta kalanları belirleyecektir.

Arap baharında kadınların çok daha fazla makyaj yapması sorulduğunda 'elimde belki de sadece bugün' var demişlerdi. Birileri tv ekranlarında öldüğünde daha fazla eğlenme içgüdüsü, savaşta çocuk yapma içgüdüsü de buradan gelir. İnsan içgüdüsel olarak varlığını, hayatta kalışını kutlamak ve yaşamını devam ettirmek ister.

Doğal seleksiyonda her zaman güçlü olan ayakta kalır ve güç; fiziksel şiddet, arzu, hırs, iktidar, kontrol değil, kendin olabilme cesareti, özgüven, duygularını gösterme cesareti, sevgi, birlik ve yolundan şaşmamaktır.

Yaşam iyiye doğru, özgürlüğe doğru evriliyor, çürük olan yok oluyor. Akışına bırakın, sakin tepkiler verin ve izleyin. 

Gemi rotaya gidiyor, eski kara artık çok uzaklarda.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder