23 Ekim 2018 Salı

24 Ekim 2018 DOLUNAYI- Beklenmedik Bir AN’da



Takvimler 24 Ekim 2018’i, akrep ve yelkovan 18.45’i gösterdiğinde, göklerde Ay ve Güneş karşı karşıya gelecek, DOLUNAY’ı meydana getirecekler. Dolunaydan en çok; Aslan, Akrep, Boğa ve Kova burçları etkilenecek.

Gökyüzüne Baktığımızda;

*Ay Boğa burcunda, Güneş ise Akrep burcunda, 01 13’ derece. Haritanın 6-12 aksındalar.

*Ay, Uranüs ile kavuşum halinde, Mirach sabit yıldızı ile birlikte. Güneş ise Retro Venüs ile tam karşıda.

*Dolunay, Düğümlerle beraber Karmik kare oluşturuyor.

*Anın almuteni şaşırtmıyor; Retro Venüs.

*Satürn, Dolunay’a iyicil açılar yolluyor.

*Anın yükseleni İkizler ve yöneticisi Merkür Mars ile kare. Jupiter Akrep ile kavuşumda. Şiron Jupiter 120’liği mevcut.

*Ateş elementi neredeyse hiç yok ve Su elementi baskın.

Yeryüzüne Baktığımızda;


Bir iç sıkıntısı, göğsünde bir baskı, tenin bile acıyor, kıyamet kopacak sanki. Bir şey yaklaşmakta yavaş yavaş ve ne olduğunu bilemiyorsun. Kötü bir his yalnızca. Hayatı kontrol edemediğini nihayet fark ediyorsun. Karmanın ayak sesleri. Yazın esen sert rüzgarlar geçti ve bitti sanarken, aslında yalnızca fragmanı yaşadığını fark etmek zamanı şimdi. Geçmişinden ders aldın mı?

Ağlamak geliyorsa içinizden ağlayın, salın ruhunuzdaki ölü toprakları, serbest bırakın. Uçmanıza engel olan, eteklerinizden tutan ne varsa karışacak göklere. Hayatta her şey değişir. Evren, notumuzu dağıtıyor. Aşırı olan ne varsa törpüleniyor.

Boşlukta ruhumuz salınırken, bir şeye başlıyor, bir şeyleri bitiriyoruz. Yine de yolun ortasındayız sanki. Ve cevaplar dolunay ile geliyor. Birden bire, sanki bir elektrik sıçraması gibi, bir şok gibi, bir şimşeğin çarpması, birden zamanın hızla geri sayıma girmesi gibi. Ve güzellikler sunduysak, sınavlarımızı adil verdiysek, mucizeler ve ödüller ile. Ruhumuzu arındırıp temizlerken, belki en gerekli deneyimlerin olduğu sulara ayaklarımızı uzattık. Venüs retroda ilerledikçe, düğümler 8 Kasımda değişince, Ocak ayında tutulmalar yaşandıkça ruhumuz karışıp gidecek o engin okyanuslara.

Kimileri af diliyor, kimileri boşanıyor, kimileri sağlıkla uğraşıyor, kimileri işten çıkıyor. Dolunay fısıldıyor; hayatta hiçbir şeye asla dememek gerek, hiçbir şeye sıkı sıkıya bağlanmamak gerek. Sen kopamam dedikçe Şiron seni bekliyor. Hayatta bağımlılık geliştirmemen ve keskin konuşmaman için önce senden bağımlılıklarını alıyor. Bu hayatta hiçbir şey kalıcı değil ve hiçbir şeysiz kalmamak için sadece ruhumuz ‘her şeyimiz’ olmalı, dolunay bunu çok sert bir şekilde anlatıyor.

Peki sen şimdi yaşadığın çıkmaz sokakta sebepleri sorguluyor musun? Ne istiyorsun? Neden aynı şeyleri yaşıyorsun? Kim bilir nerede hata yapıyorsun da hayatının film şeridi hep benzer karelerden oluşuyor? Döngüyü kırmanın zamanı gelmedi mi? Kendimiz ne isek çevremizde kılıktan kılığa kendimizi görüyoruz aslında. Birinin canını yaktığın günle şimdi yaşadığın iflas veya ihanet arasındaki bağlantıyı neden kurmuyorsun? Öfke görüyorsan içindeki öfke ile sevgisizlik görüyorsan açmadığın sevginle yüzleşiyorsun.

Rüyalarımız birer hayat pusulası, mümkünse uyandığımızda gördüklerimizi yazalım, evrenin hiçbir sembolünü es geçmeyelim. Bize bu puzzle parçalarının anlatmak istediği bir şey var. Sezgiler açık, ilham perileri omzumuzda, sanat ruhumuzda.

Gerçekler bir şişe gibi su yüzünde bugünlerde. Hudutsuz nehirlerle son sürat ayağına geliyor! İçindeki notu okumayı unutma. İhanetler, yalanlar, saklanan sırlar Dolunay ışığı ile parıl parıl. Kime güvenmeyeceğini daha iyi biliyorsun artık. 31 Ekim sonrası Venüs Terazi ile ilişkileri ve hukuksal konuları zorlarken, 15 Kasım – 2 Aralık tarihleri arasında da geçtiği noktaları yeniden geçerek geride hiçbir görülmemiş hesap bırakmayacak. İlişkiler büyük güven ve sabır testinden geçerken, yalnızca gerçek sevgi ayakta kalacak. İçine; taktik, yalan, değersizlik, kıskançlık, bencillik, baskı ve öfke bulaşmış ilişkiler bir bir ayıklanacak. Gizli yaşanan aşklarsa artık gizli kalamayacak.

Mars- Merkür karesi bir yandan ‘ben özgürüm’ dedirtirken diğer yandan karşımızdakini boğuyor. Sevgiyi öfke ile ifade etmek ise yalnızca Dolunay’ın bir tuzağı. Bu dönemde zorlamayan, ılımlı ve sakin olan, akışta kalan kalbini koruyor. Kıskançlık duygusu yerine derin sevgiyi yaşayabilen ancak mutluluğu tadıyor.

Ve lüks harcamaların bedeli, ödenmemiş borçlar, finansal konular artık bir düzen bekliyor. Evren aşırıyı sevmez, harcamalar dengeleniyor. Yolculuklarda ani sıkıntılar yaşamak mümkün, o nedenle tedbirli olalım. Ama en büyük tedbir çocuklar ve kadınlar için. Güvenmediğimiz insanlarla güvenmediğimiz yerlerde olmamalı ve mümkünse tek kalmamalıyız bu dönemde.

Diyet ve egzersiz yapmalı, yediklerimize çok dikkat etmeliyiz. Kadın hastalıkları, boğaz enfeksiyonları, idrar yolu sıkıntıları, boyun düzleşmesi, tiroid, guatr gibi hastalıklar nüks edebilir, önlemlerimizi alalım. En çok kadınlar zorlanacaklar.

Sert esen Dolunay rüzgarı, aslında ardından gelecek olayları bizlere yalnızca fısıldıyor. Şimdi yaşanılan olaylar ne olursa olsun; düşünmek, tekamül etmek, gereken dersleri almak ve ilerlemek gerek. Aslında içimizde hepimiz sebepleri biliyoruz. Ve bu dönem giden, biten her ne ise farkındalık için bizimle, ruhumuz daha da arınsın diye. Işığınız, hayalleriniz, içinizdeki sevgi daim olsun, kimsenin renklerinizi soldurmasına izin vermeyin ve sevdiğiniz şeyleri hırpalayarak kaybetmeyin. Kendiniz olmaktan da vazgeçmeyin. Evinizden uzaklaşmıyorsunuz, ait olduğunuz yere gidiyorsunuz.

9 Ekim 2018 Salı

Süt mü? Zehir mi?





Takvimler 9 Ekim 2018’i, akrep ve yelkovan İstanbul saati ile 06.47’yi gösterdiğinde göklerde Ay ve Güneş kavuşacak, Yeniay meydana gelecek.

Gökyüzüne Baktığımızda;

*Ay ve Güneş terazi burcunda, 1. Evde, 15 48’ derece. Ceres ve Zeus ile kavuşumda. Plüto ise kare açı ile zorlamakta.

*Yeniay yöneticisi Venüs ise Akrep burcunda Retro. Neptün ve Mc ile grand trine ve mars – lilith ile kare açıda.

*Şiron scheat yıldızı ile kavuşumda.

*Merkür 29 derece teraziden çıkmaya hazırlanıyor.

*Anın baskın elementi Hava ve Ateş elementi eksikliği mevcut.

*Almuten Satürn, Kuzey ay düğümü ile 150, Uranüs ile 120 derece açı yapıyor.

Yeryüzüne Baktığımızda;


Seni besleyen süt mü, zehir mi? Ruhunu bütünlediğini sandığın şey, içten içe seni yiyen mi, büyüten mi? Bize kattığından çok alan, bizi biz yaptığını sanarken kişiliğimizi yoran ve hatta kendimize olan sevgimizi, saygımızı kaybettiren ne varsa Ay ışığı onları önümüzde parlatıyor. Ve ruhumuza iyi gelecek her kim ve ne varsa hayatımıza çağırıyor.

Hem dokunmak istemek hem de ateşten korkmak. Duygular hem öylesine yoğun hem de kendi kendimize engeliz bugünlerde. Aslında bu yeniay, içimizde kuramadığımız dengeden besleniyor. Gör ve fark et; yaşanan sorunlar, geçmişin su yüzüne çıkması ve gelecekteki tıkanıklıklar yalnızca kendini sevişini, sevmeyişini, sevgini sunma şeklini yeniden görmen için var. Dram filminden sıyrılıp, doğru sözcükleri bulma zamanı şimdi. Dengeyi bulmak için, sevgini sonsuzluğa bırak. Baskı ve güce boyun eğme, kendine baskı kurma, o gücü dönüşüm ve korkularınla yüzleşmek için açığa çıkart.

Bizim hayata bakışımız, insanlara sunduklarımız neyse; hayat da öyle oluyor aslında. Ve bugünlerde öfkeyi deneyimliyorsak onu içimizden atmalı, sevgisizliği deneyimliyorsak sevgimizi sunmalıyız. Yaşadıklarımız, yaşattıklarımızken içgüdülere teslim olmaktansa aklımız ve mantığımızla harekete geçmeliyiz şimdi. Hayat bizim aynamız.

Sabit kalmak ne kadar konforlu görünse de, acılar bile tanıdık olsa da, Ay yepyeni ve uzun bir yolu aydınlatmışken o adımı artık atacağız. Cesaret edemeyecek, korkacak ve evet hiçbir yere yetmeyecek, yetişemeyeceğiz. Zaman zaman dakikalar su gibi akıp geçse de, insanlar isteklerini diretse de ve hatta ‘keşke iki kişiye bölünsem’ bile desek de iki kolumuz arasındaki dengeyi sağlamak zorunda kalacağız. Fakat hayat ipinde dengede durmak mühim değil, önemli olan o yolu yürümek! Ve bir yeniay gecesinin sabahına gün doğduğunda, artık o yolun üzerinde terazinin kefelerindeki her korkuya, her inada, her umutsuzluğa, rekabetçi insanlara ve bitmek bilmeyen borçlara, sağlık sorunlarına, susmayan cümlelere rağmen ilerleyeceğiz.

Şayet ilerlemezsek, yerinde saymanın, yalnız kalmanın ve değerli zamanın her bir saniyesini kaçırmanın hüznü bizi içeriye çekecektir. Bizi beslediğini sandığımız dalların çürüdüğünü gördüğümüzde ağacımız kurumaya başlayacaktır. Belki de önce kendimizi beslememiz gerektiğini fark edeceğiz.

Hayatımızdan çıkan her ne ise; bize öğreteceğini öğretmiş, bizden alacağını almış ve süresini tamamlamıştır. Onun gongu çaldığında ve büyülü araba bal kabağına dönüştüğünde, artık direnmenin hiçbir yararı yoktur.

Ve kadınlar, Yeniay Ceres vurgusu en büyük ışığını onlara sunuyor. Daha güçlü, daha özgüvenli ve kendi başına her işin üstesinden gelen kadınlar gündemimize oturuyor. Bazı kadınlar tek başına ayakta kalmaya çalışırken, bazıları da üstündeki yük ve engelleri atarak özgürleşiyor. Bu dönem; sapıklar, büyücüler, gözü dönmüş katiller kol gezerken kadınları ve çocukları güvenli bir yerde tutmak her zamankinden daha önemli. Hayatımızdaki bazı kadınların da gerçek yüzü ortaya çıkarak bizleri şaşırtıyor. Bazı kadınlar hamilelik haberi alırken, bazıları da kadın hastalıklarıyla uğraşmak zorunda kalıyor.

Fark etme zamanı şimdi, önce ruhunu ve kalbini dinle ve bedeninle barış. Kimliğini bilen, ruhunu bilir ve evrensel sevgiye ulaşır. Kendi içinde denge kurmadıkça, hayatın karmaşıklaşacak ve terazinin her kefesi sarsılacaktır. Kimsenin renklerini ve ışığını çalmasına izin verme ve rengini, ışığını olabildiğince naiflikle çevrene yay. Zor günler onlara üzülüp olduğumuz yerde kalmakla değil, onları kabullenip aşmaya çalışarak, dersler çıkartarak hafifler. Ama çevrene duyduğun merhameti kendine göstermeyi de unutma. İzle; doğru bilgiyi yaymayan, hep ben diyerek öne atılan, sahte, düzenbaz, artha ve kama yasalarına uymayan kim varsa onların bu yeniayla ışığının sönüşünü ve bedel ödeyişini. Ve sevgisini, merhametini sunan kalplerin gerçek sevgiyi deneyimleyişini.

Unutma, insan ne yaparsa aslında kendine yapar.


4 Ekim 2018 Perşembe

VENÜS'ÜN KADAR





Her hareketimiz, mutluluğumuz, hüzünlerimiz, adım atışlarımız, atamayışlarımız, aynaya baktığımızda gördüğümüz ve hatta savaşlar, kıtlık, bolluk ve dünya; değer duygusuyla var olmakta. Değer mi diyerek adım atar, beşeri değerler için savaşır, değmedi diyerek üzülürüz. 

Yerler ve gökler Gün’den önce doğan ve batan Venüs’ün huzurunda. 

Bazılarımız kendimize sahip olduğumuz beşeri değerler kadar, bazılarımız; başarılarımız, ailemiz, sevdiklerimiz kadar, bazılarımız ise benliğimize yaşadığımız deneyimlerle kattıklarımız kadar değer veririz. Bazılarımız da kendine inanmaz, güvenmez, çocukluk döneminde ona bu aşılanmış veya yarattığı karma ile dipsiz bir değersizlik kuyusuna düşmüştür. Ona değer verecek bir kurtarıcıyı arar durur da esas kurtarıcının kendisi olduğunu göremez. İşte böyleleri, karşısına ona en değerli olduğunu hissettiren biri çıksa da bunu inkar eder veya karşısındakini hor görerek bilinçaltındaki değersizlik duygusunu gidermeye çalışır. O yüzden, sevmeye önce kendinizden başlayın. O zaman sizi siz olduğunuz için seven insanları hayatınıza çekeceksiniz. Hayat üzerinize gelse de siz Venüs’ünüzü güçlendirecek, Ay’ınızı kontrol edebilecek, Güneş’inizi koruyacaksınız. Karma bir dağ ve göğsünüzde güçlü bulutlar. 

Venüs’ün hangi enerjisi ile doğduysak, o kadar sever ve o kadar seviliriz. Bir kadın sürekli aldatılır, sebebinin haritasında Venüs- Neptün karesi olduğunu bilmez. Bir kadın çok sevilirken birden bire insanların ondan uzaklaşmasına üzülür, Venüs’ü retrodur. Bir kadın herkesten pırlantalar, hediyeler kabul eder, neden o anlayamazsınız, Venüs Afrodit iken doğmuştur. (Gün batmadan doğan Venüs). Bir adam onursuz ilişkiler yaşar veya kadınlar ona sürekli zarar verir, Venüs’ü Lucifer’dir. (Gün doğmadan doğan Venüs). 

Ve insan, yalnızca kendi sevgisinden sorumludur. Hiç kimseye duygularının hesabını soramazsın. İçinden geldiği için ve içinden geldiği kadar sunabilirsin sevgini. Hesapsız, plansız. Ve o da açmak istediği kadar açmıştır sana kalbini. O da içinden ihtiyacı olanı kadarını almıştır belki. 

Ama sadece senin çabanla giden, kalbini sarıp sarmalamayan ve ellerini bile ısıtmayan bir ilişki yalnız senin sevginle döner mi? Sevginin renkleri bir bir solarken, kendini gözü kara yokuşlara vurduğunda, ardında kalanları bir hiç gibi bıraktığında, kalbinin kırıkları ayağına batmaya başlayacak ve o zaman anlayacaksın; önünde aşk sandığın kişi dürtülerin ve ardında dur diyenler aslında benliğin, gururun, onurun ve daha pek çok sen. Kaybettikçe bulacaksın kendini. 

Ve bir gün sunduğun sevgiyi evren sana geri verecek. Juno aralayacak Venüs’ün o aşılmaz mabedini. Solmuş çiçeklerin dirilecek, göklere merdivenler yürüyecek, bir titreşim, bir kıvılcım, ruhun arşa değecek. Dünyadaki cennet, kalbindeki hafiflik, o tertemiz odadaki kalbin saf safhaları ısıtacak ruhunu. Ama önce sen, seveceksin kendini ve temizleyeceksin karmanı, geçmişini. 

‘Karşıma neden hep böyle insanlar çıkıyor?’ diyemezsin. Karşına çıkan insanlar senin ‘Mars’ın’ yani öfken, ‘Ay’ın yani dürtülerindir belki de. Hepimiz, karşımızdaki ile değil, kendimizle yüzleşiriz. 

Dünya, yansımamızı oynar.

Aşk, tutku, sevgi ve değer duyguları ile akışta olmak, gerçek sevgiyi içimizde bulmak dileğiyle.