9 Ekim 2018 Salı

Süt mü? Zehir mi?





Takvimler 9 Ekim 2018’i, akrep ve yelkovan İstanbul saati ile 06.47’yi gösterdiğinde göklerde Ay ve Güneş kavuşacak, Yeniay meydana gelecek.

Gökyüzüne Baktığımızda;

*Ay ve Güneş terazi burcunda, 1. Evde, 15 48’ derece. Ceres ve Zeus ile kavuşumda. Plüto ise kare açı ile zorlamakta.

*Yeniay yöneticisi Venüs ise Akrep burcunda Retro. Neptün ve Mc ile grand trine ve mars – lilith ile kare açıda.

*Şiron scheat yıldızı ile kavuşumda.

*Merkür 29 derece teraziden çıkmaya hazırlanıyor.

*Anın baskın elementi Hava ve Ateş elementi eksikliği mevcut.

*Almuten Satürn, Kuzey ay düğümü ile 150, Uranüs ile 120 derece açı yapıyor.

Yeryüzüne Baktığımızda;


Seni besleyen süt mü, zehir mi? Ruhunu bütünlediğini sandığın şey, içten içe seni yiyen mi, büyüten mi? Bize kattığından çok alan, bizi biz yaptığını sanarken kişiliğimizi yoran ve hatta kendimize olan sevgimizi, saygımızı kaybettiren ne varsa Ay ışığı onları önümüzde parlatıyor. Ve ruhumuza iyi gelecek her kim ve ne varsa hayatımıza çağırıyor.

Hem dokunmak istemek hem de ateşten korkmak. Duygular hem öylesine yoğun hem de kendi kendimize engeliz bugünlerde. Aslında bu yeniay, içimizde kuramadığımız dengeden besleniyor. Gör ve fark et; yaşanan sorunlar, geçmişin su yüzüne çıkması ve gelecekteki tıkanıklıklar yalnızca kendini sevişini, sevmeyişini, sevgini sunma şeklini yeniden görmen için var. Dram filminden sıyrılıp, doğru sözcükleri bulma zamanı şimdi. Dengeyi bulmak için, sevgini sonsuzluğa bırak. Baskı ve güce boyun eğme, kendine baskı kurma, o gücü dönüşüm ve korkularınla yüzleşmek için açığa çıkart.

Bizim hayata bakışımız, insanlara sunduklarımız neyse; hayat da öyle oluyor aslında. Ve bugünlerde öfkeyi deneyimliyorsak onu içimizden atmalı, sevgisizliği deneyimliyorsak sevgimizi sunmalıyız. Yaşadıklarımız, yaşattıklarımızken içgüdülere teslim olmaktansa aklımız ve mantığımızla harekete geçmeliyiz şimdi. Hayat bizim aynamız.

Sabit kalmak ne kadar konforlu görünse de, acılar bile tanıdık olsa da, Ay yepyeni ve uzun bir yolu aydınlatmışken o adımı artık atacağız. Cesaret edemeyecek, korkacak ve evet hiçbir yere yetmeyecek, yetişemeyeceğiz. Zaman zaman dakikalar su gibi akıp geçse de, insanlar isteklerini diretse de ve hatta ‘keşke iki kişiye bölünsem’ bile desek de iki kolumuz arasındaki dengeyi sağlamak zorunda kalacağız. Fakat hayat ipinde dengede durmak mühim değil, önemli olan o yolu yürümek! Ve bir yeniay gecesinin sabahına gün doğduğunda, artık o yolun üzerinde terazinin kefelerindeki her korkuya, her inada, her umutsuzluğa, rekabetçi insanlara ve bitmek bilmeyen borçlara, sağlık sorunlarına, susmayan cümlelere rağmen ilerleyeceğiz.

Şayet ilerlemezsek, yerinde saymanın, yalnız kalmanın ve değerli zamanın her bir saniyesini kaçırmanın hüznü bizi içeriye çekecektir. Bizi beslediğini sandığımız dalların çürüdüğünü gördüğümüzde ağacımız kurumaya başlayacaktır. Belki de önce kendimizi beslememiz gerektiğini fark edeceğiz.

Hayatımızdan çıkan her ne ise; bize öğreteceğini öğretmiş, bizden alacağını almış ve süresini tamamlamıştır. Onun gongu çaldığında ve büyülü araba bal kabağına dönüştüğünde, artık direnmenin hiçbir yararı yoktur.

Ve kadınlar, Yeniay Ceres vurgusu en büyük ışığını onlara sunuyor. Daha güçlü, daha özgüvenli ve kendi başına her işin üstesinden gelen kadınlar gündemimize oturuyor. Bazı kadınlar tek başına ayakta kalmaya çalışırken, bazıları da üstündeki yük ve engelleri atarak özgürleşiyor. Bu dönem; sapıklar, büyücüler, gözü dönmüş katiller kol gezerken kadınları ve çocukları güvenli bir yerde tutmak her zamankinden daha önemli. Hayatımızdaki bazı kadınların da gerçek yüzü ortaya çıkarak bizleri şaşırtıyor. Bazı kadınlar hamilelik haberi alırken, bazıları da kadın hastalıklarıyla uğraşmak zorunda kalıyor.

Fark etme zamanı şimdi, önce ruhunu ve kalbini dinle ve bedeninle barış. Kimliğini bilen, ruhunu bilir ve evrensel sevgiye ulaşır. Kendi içinde denge kurmadıkça, hayatın karmaşıklaşacak ve terazinin her kefesi sarsılacaktır. Kimsenin renklerini ve ışığını çalmasına izin verme ve rengini, ışığını olabildiğince naiflikle çevrene yay. Zor günler onlara üzülüp olduğumuz yerde kalmakla değil, onları kabullenip aşmaya çalışarak, dersler çıkartarak hafifler. Ama çevrene duyduğun merhameti kendine göstermeyi de unutma. İzle; doğru bilgiyi yaymayan, hep ben diyerek öne atılan, sahte, düzenbaz, artha ve kama yasalarına uymayan kim varsa onların bu yeniayla ışığının sönüşünü ve bedel ödeyişini. Ve sevgisini, merhametini sunan kalplerin gerçek sevgiyi deneyimleyişini.

Unutma, insan ne yaparsa aslında kendine yapar.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder